17 Kasım 2017 Cuma

Ruhlarımız tanışıyor

Onu gördüğümde mavi ve soluk renkli bir ağacın yanında dikiliyordu. İçimde bir şeyler çekildi. Bir şeyler aktı, durdu, döndü, ona değdi, hissetmedi.
Yanına gitmedim. Gitsem de bir şey diyemezdim. Bir şey desem de duyulmazdı. Duyma işlemi gerçekleşse de algılanmazdı. O bana baksa da geldiğimi göremezdi.
Ben onun içinden geçtim. O ağaç hala yerinde durdu. Bir bir anlattım. Bağırdım. İçim dışıma çıktı. Ama hala gösteremedim. Elimde tuttum. Gözüne doğrulttum.
Gördüğünü sanmıyorum.
Nefesimi duyuyor musun?
"Sanmıyorum."
Ne zaman geldi bilmiyorum, belki de başından beri oradaydı. Belki de ben buradaydım. Buranın belirleyici özelliği sadece bu ağaç. Belki de ağaç ortamı belirlemek için şekillendi.
"Belki ağaç başından beri var ve biz etrafında oluştuk."
Anlamıyorsun. Hiç bir zaman sözcüklerime odaklanmıyorsun. Yapabileceklerim sınırlı. Gökyüzü açtı. Güneş ışığı gözlerime vurdukça görüş açım daraldı.
Artık seni zar zor görebliyorum. Bana döndün mü?
Yüzünü görmezsem bilemem. Bilmediğim şeyler için bana bağıramazsın. Beni hissediyor musun?
Ruhlarımız tanışıyor. Her bir parmağında varoluşumun kanıtını görüyorum. Sayabiliyor musun? Gözlerinin baktığı her yerde eski acılarımı bırakıyorum. Yüz binlerce yıllık acılar. Anlıyorsun. Bazen nedensizce ağlıyorsun. Bir acımı yakaladın.
"Neden ağlıyorum ben şimdi?"
Yanındayım, yanyanayız. Artık güneş seni kapatmıyor. Bu yoldan aşağı inelim diyorsun. Dediğini yapıyorum. Doğru mu yanlış mı, bunu bilmemiz neyi değiştirebilir.
Gittiğimiz yol susuyor. Biz de susuyoruz. Sessizlik.
"İyi ki buradasın."
Burası dediğimiz yer artık dar bir yol. Yürükçe uzuyor gibi görünüyor. Ellerime bakıyorum. Benim değiller gibi. Kendine gel. Kendime gelmem gerektiğini biliyorum.
Ama kendime dönüş yolunu bulamıyorum. Kayboldum. Birlikte kendime gelsek olmaz mı?
"Yoruldun mu?"
Durdum mu, yürüyor muyum ayırdına yeni varıyorum. Duruyormuşum. Duruyorum ama içimdeki gel gitler durma eylemimi nötrlüyor. Anlamıyorsun, sadece bakıyorsun.
İçimi göremezsin. Gözlerinin içindeki ruhu tanıyorum. Sen beni unuttun, bu yeterince açık değil mi?
O artık yolda kendi ilerliyor. Bacaklarım kaskatı. Benliğim kaskatı. Gitme diyemiyorum. Gidiyor oluşuna bir şey yapamıyorum. Güçsüzüm, artık yokum.
Uyandığında parmaklarına bakıyorsun, kaç yaşamımı saydın? O gün içinde gözüne ağladığım bir zaman takıldı mı.
Yine nedensizce ağlıyorsun, bunu biliyorum. Çünkü bunu ben yaşadım. Zaman ve mekanı kaldırırsak aynı bedene sığar mıyız?
Ağaç mavi rengini yeni bir renge bırakıyor. Bu rengin bir adı yok. Kimse görmedi, kimse algılamadı. Bu yeni renk yok oluşun rengi mi?

Sen o yolun sonunda yok olduğunda hissettiğim şey bu yeni rengin adı olabilir mi?



AylinErol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder